Ahlaksız Evrim – 9

İnsan türünün genetik kuzenlerinin ve insanların bu gün topluluk halinde yaşayan sosyal varlıklar oldukları gerçeği bize insanın en erken atalarının da sosyal varlıklar olması gerektiği yönünde bir çıkarım yaptırabilir.

Sosyalliğin “öteki” ile daha çok ve daha sık irtibat anlamına geldiğine daha önce değinmiştik. “Öteki”nin varlığı sosyal grup içerisinde kurallar dikte ediyor ve bunu evrim süreci denetleyerek hangi davranışın kalıcı olacağına karar veriyordu. İşe yarayan kalıyor, işe yaramayan yok oluyordu.

Her ne kadar kurallar evrim sürecinin denetimine tabi olsa da, her kural birden fazla sonuç doğurarak, aynı grup içerisinde bir kısmının lehinde, bir kısmının aleyhinde veya tümünün lehinde tezahür edecektir. Tüm grubun aleyhinde tezahür eden bir davranış, o grubun yok olması demektir.

Kurallar, daima grup içerisinde birinin / birilerinin yüksek menfaatine uygun olmak zorundadır ki, o menfaat grubun diğer üyelerine de sirayet ederek dolaylı bir fayda doğursun ve grubun tüm fertleri yaşamlarını idame ettirsinler.

Mesela, egemen erkeğin, grup içerisindeki tüm dişileri sahiplenmesi diğer erkekler ve diğer dişiler açısından ilk bakışta olumsuz görünecektir. Bu davranış, lider erkeğin genlerini aktarmasını garanti altına alan bir süreçtir. Kimin lider olacağı, o canlı türü için o koşullar altında özgün bir nitelik olarak belirir. “Özgün” tanımlaması, liderin yani baskın varlığın seçiliminde canlıdan canlıya değişen vasıfların varlığı anlamına gelir.

Bazı türlerde kas gücü, bazı türlerde fiziksel güce eklenen boynuz vs. silahlar, bazı türlerde renkli tüyler gibi çeşit çeşit vasıflar belirir. Tüm bu vasıflar o türün hayatta kalması ve neslini sürdürmesi için gerekli vasıflardır.

Evrim cenderesi vasıfların gelişiminde dengesizlikleri aynı altın ilke çerçevesinde törpüler. Bir geyik popülasyonunda geniş boynuzlar, seçilimde etkin gözükse de, haddini aşan bir boynuz boyu o erkeğin ormanda ağaç dalları arasında dolaşmasına engel teşkil ettiğinde beslenme veya avcıdan kaçma zorlaşacağı için boynuzların büyüme süreci kesilecektir. Böylece o tür için o koşullar altındaki optimum vasıflar ortaya çıkacaktır.

Dolayısıyla grup içerisindeki egemen erkeğin vasıfları gelişi güzel seçilmiş değildir. O vasıflar, o varlığın hayatını idamesi için fevkalade gereklidir. Dolayısıyla, baskın erkeğin yani o vasıfların zirvesindeki erkeğin grup içindeki tüm dişileri hegomonyası altına alarak genlerini aktarması türün tamamı için gereklidir. Bu gereklilik egemen erkek için doğrudan, egemen dişiler için dolaylı bir fayda sunar. Bu grupta gerek dişiler, gerekse kendilerine çiftleşme hakkı tanınmayan diğer erkekler bu kural yönünden edilgen konumdadır. Fakat şu bir gerçek ki, her biri aynı kuralların işletilmesi ile doğabilmiş ve hayat bulabilmiştir. Eğer o kurallar işletilmese idi, onların varlığından bahsedilemeyecek ve o tür evrim cenderesi içerisinde yok olup gidecekti.

Ne var ki, edilgen grup üyeleri de aynı evrim yasası gereği, dinmek bilmeyen bir iştiyakla yaşamı devam ettirmek ve nesillerini sürdürmek gayesine kilitlenmiştir. Bu durumda, edilgen pasif erkeklerin çiftleşme haklarının olmadığı düzen, onlar açısından bir çelişki doğuracaktır. Var olmalarını sağlayan süreç kendilerinden çiftleşme hakkını almıştır.

Gruba dışarıdan değil de grubun içerisindeki fertler açısından bakıldığında, “öteki”nin varlığının dikte ettiği kural birilerinin işine yarıyor görünecek ve kural lehine işleyen kesim o kuralları sahiplenecektir.

Davranışlar ve kurallar, evrim denen ucube bir yaratık tarafından yaratılmaz. Davranışların failleri canlı varlıklardır. Evrim süreci sadece hangi davranışın uyum sağlayarak hayatta kalmaya ve neslini sürdürmeye yaradığını gösterir. Dolayısıyla, grup içerisindeki tüm dişilerin sahiplenilmesi davranışının faili evrim değil, sahiplenen ve sahiplenilen canlıların kendileridir.

Bu açıdan bakıldığında grup içerisinde beliren kuralı, o kuraldan menfaatleniyor görünen baskın güç ve böylelikle o baskın gücü sağlayan genetik kombinasyon dikte eder.

Devam edecek

Ali Aksoy