Ahlaksız Evrim – 10

Grubun iletişim kapasitesi ile iletişimden doğan sonuçları yorumlamaya yarayan beyin gibi organlar geliştikçe sosyalliğin boyutları ve doğal olarak sergilenen davranışlar daha kompleks bir nitelik kazanacaktır.

Yine grubun üye sayısı da davranışta etkili olabilir. Çünkü grubun ne kadar çok üyesi varsa o derecede “öteki”nden etkilenen varlık bulunacaktır. Grubun büyüklüğünü yine evrim yasası seçer. Bazen, daha çok üye, üye başına daha az yiyecek demektir. Bazen, daha çok üye daha büyük avların üstesinden gelebilmek anlamını taşır. Bazen, daha çok üye düşmanları şaşırtmak için iyi bir seçenek olabilir.

İletişim ve beyin kapasitesi ile birlikte üye sayısının artışı, o grup içerisinde davranış kurallarının niteliğinde sinerji doğurarak daha kompleks davranışlar ortaya çıkaracaktır. İşte bu komplekslik, davranışın evrimsel kökenlerinin tespitinde zorluklara yol açabilir. Aradan uzun bir zaman geçtiğinde bazı özellikler, etkilerini anlamlı bir örgü içerinde sürdürse de şu anda ne işe yaradığı tam kestirilemeyebilir.

Örneğin, bazen bazı durumlar karşısında tüylerimiz diken diken olur. Tabiatta varlığını sürdüren bir çok türde benzer davranış görülmekle birlikte aynı amaca hizmet ettiğini söylemek güç görünüyor. Bir çok hayvan, bir tehdit karşısında kendisini daha güçlü, daha büyük gösterme çabası ile tüylerini kabartır. Fakat konu insan olduğunda tüylerin diken diken olması, güç gösterisi ve olduğundan büyük görünme açısından pek anlamlı görünmemektedir. Hatta bu davranış / bu tepki, insan türünde bir tehdit karşısında değil, yoğun bir duygulanma aşamasında, bir şok, bir hayret durumunda ortaya çıkabilmektedir. Kendi deneyimlerimizden bildiğimiz ise, bu davranışın istem dışı olduğudur. Demek ki, beynimizin vücut hareketlerini yönlendiren bölümlerine hakim bilinçaltı süreçleri, eski bir davranışı terk etmek yerine başka durumlar için saklamış ve sürdürmüştür. Fakat, hayret verici şeyler ve korkulacak bir durumla karşılaşıldığında görüntüyü netleştirmek, daha fazla ışık alarak daha geniş alanı görmek için gözlerimizin büyümesi hatta bunun göz çevresindeki kaslarla kaşlara kadar sirayet etmesi, eskiden kalan bu davranışı aynı anlam örgüsünde ve aynı durumlar için sürdürmektedir. Sergilediğimiz bütün davranışların, evrimsel bir kökeninin olduğu ve mutlaka işe yarayanların seçilmesi ile günümüze kadar eriştiği muhakkaktır.

Canlı türünün bilişsel aktivitesi, beyin fonksiyonları geliştikçe, eğer o tür sürü / grup halinde yaşıyorsa grubun üyeleri ve lider arasında var olan ilişkiler daha girift hale gelir. Burada önemli olan şey, bilişsel aktivitelerin varlığıdır. Grup düzeninin fonksiyonelliği hususundaki gelişmişlik her zaman bilişsel seviyede olmaz. Bünye içerisinde de görüldüğü gibi bazı karmaşık işlevler -ki biz bunların çoğunu iç güdü olarak adlandırırız- genetik koda işlenmiş olabilir. Mesela karınca topluluklarındaki grup dinamiği, fevkalade gelişmiş özellikler, görevler, sorumluluklar barındırmasına karşılık, bu görevler ve sorumluluklar bilişsel değildir. Buna karşın, beyin fonksiyonlarının daha gelişmiş işlevler yürütebildiği kurt, aslan, fil, primat topluluklarında grup dinamiği daha girift ve daha bilişsel düzeydedir.

Söz konusu olan tür, evrimsel itici gücü karmaşık bilişsel aktiviteler olan insan olduğunda sürü lideri ile grubun diğer üyeleri ve grup üyelerinin kendi aralarındaki ilişkiler çok daha kompleks nitelikler barındırır. Davranış ne kadar bilişsel seviyede olursa olsun, nedensellik kanunundan bağımsız değildir. Özgür iradeye dair bu tartışmayı daha sonra derinlemesine işleyeceğiz. Bu aşamada şunu söyleyebiliriz ki, davranışın nedenselliğine dair yapılacak inceleme bizi ne kadar uzun yollara, dolaylı süreçlere, çevresel ve genetik değişkenlere götürürse götürsün, fonksiyonun karmaşıklığı ne boyutta olursa olsun, evrimin kendi dinamiği gereği, evrimle ortaya çıkan her şeyin evrimin tabi olduğu temel nedensellik yasasına tabi olması gerekir. Evrim; nedensellik kanununun canlıların değişim ve türleşmesi şeklinde görünümünden ibarettir. Evrim, nedensellikten ayrı veya nedenselliğin bir türevi değildir. Bizatihi kendisi ve fakat özel bir alanda, özel bir görünümüdür.

Canlıdaki bilişsel aktivite ne denli gelişmişse, o canlı hakkında yapılabilecek genellemeler o denli zorlaşır. Bir karınca topluluğunun fertlerinin davranışları hakkında yapabileceğimiz genellemeler her zaman insanlar hakkında yapabileceğimiz genellemelerden daha kolay, daha net ve daha az koşullu olacaktır. Bir karıncanın x yolunu izlemesindeki gerekçe daha belirlenebilir niteliklere sahipken, konu bir insan olduğunda olası x, y, z yollarını izlemesinde x yolu için x1,x2,x3… gibi birbirinden farklı ve fakat birbiri ile bağlantılı gerekçeler bulunabilir. Olası tüm yollar için sayılamayacak derecede çok olarak belirlenecek bu gerekçelerin hepsi bilişsel aktivitenin sonuçlarıdır. Karmaşıklık o boyuttadır ki, bir başka insan için aynı x yolunun gerekçelerinin önem derecesi bambaşka olabilir. Böylece bilişsel sahada, fertten ferde değişen göreceli algı ve buna dayalı tutumlar gelişir.

Peki bu görecelilik neden kaynaklanıyor ?

Pratik bir sorun üzerinde düşünelim. Pusu kurarak avlanma veya sürek avı hakkında tercih ve tutum belirleyen iki insan için olası nedenleri düşünelim. Pusu, sabır gerektirir. Sabır, acıya yahut acı tehtidine karşı dayanma gücüdür. Evrimsel süreç genetik varyasyonları belirlerken (DNA’nın olasılıklar sisteminin doğası gereği) bu güç fertten ferde değişik seviyelerde bulunur. Daha tezcanlı birisinin pusu hakkındaki görüşü muhtemelen negatif / olumsuz karakterli olacaktır. Fakat, insanın bir konu hakkında vereceği karar tek bir değişkene hiç bir zaman bağlı olmayacaktır. Bir saniyenin çok az bir kısmında milyarlarca nöron arasında trilyonlarca bilgi alış verişi yapabilen beynimiz, bilişsel sahamızda olan ve olmayan belki binlerce değişkeni değerlendirecektir. Mesela, sürek avı hakkında önceye dayalı olumsuz bir deneyimi olan kimsenin, kararını verirken bu durumdan etkilenmemesi mümkün değildir. Aynı şekilde, yetiştiği ortamda pusu kurarak avlanmaya aşinalık kazanmış ve bu yönüyle pusuyu daha bilindik ve güvenli gören fert için pusu seçeneği bir pozitif not daha alacaktır. Bireylerin kendisinden kaynaklanan bunun gibi yüzlerce, belki binlerce değişkenin yanında av sahası, hava durumu, avlanacak hayvan ve sair çevresel etmenlerin doğurabileceği bir o kadar değişken ve bu değişkenlerin bireyin algısındaki anlamları bir araya gelince birey için binlerce gerekçesi bulunabilecek bir çok seçenek karşımıza çıkacaktır. Her birey, olayı farklı önceliklerle değerlendireceği için aynı olay veya seçenek hakkında farklı tutumlar geliştirebilir. Görüleceği üzere, her davranışın, bireyin zihninde, -o bunun bilincinde, ayırdında olsun veya olmasın- bireye göre “mantıksal” nedenleri, nedenselliği bulunacaktır. İşin daha acısı, insanın karar verme sürecinde esas aldığı şablonlar, genellemeler dahi durağan, stabil, değişmez değildir. Durumdan duruma, zamandan zamana, insanın duygu durumuna (hormon kombinasyonlarına) göre değişkenlik gösterebilir.

Devam edecek

Ali Aksoy