Ahlaksız Evrim – 1

Evrimi araştırmak ve evrim sürecinden bir şey öğrenmeye çalışmak üç milyar yıllık deneyime sahip bir bilgeyle konuşmak gibidir. Hem öyle bir bilge ki, sıfır duygu, sıfır toleransa karşılık maksimum gerçekçilikte, maksimum vahşet sahibi. Yeterince pratik, hiç bir şeyi biriktirmeyen, deneyimleri ve olasılıkları sayısız kez tekrarlayarak yoklayan bir bilge… Hep tedbirli, hep tetikte. Her hal ve şartta sadece işe yarayan şeylerle meşgul. Mahareti, hayatta kalmak ve nesli sürdürmek için çözümler geliştirenleri sınamak. Bütün canlıların gerçek ve acımasız er meydanındaki silahlanma yarışının hakemi. Belki bir cümlelik anayasasıyla, üç milyar yıla sayısız milyar miktarınca canlar ve hikayeler yazdıran bilge… Bilgelerin en ahlaksızı, en acımasızı, en vurdum duymazı, en ırkçısı, kör, sağır ve hepsinden acısı “ölü” bir bilge… Bağırsan, çağırsan, yalvarsan da seni duymaz. Aynı cehennem zebanileri gibi…

Kanunlar ölüdür. Onlar cansız alemin evriminde ortaya çıkarlar. Canlılar için geliştirilen kural şudur: Yaşa ve çoğal ! Varlığın, atalarının doğru şeyleri yaptığından başka bir anlam taşımaz. Niye var olduğun sorusunun tek cevabı atalarının doğru şeyleri yapmış olmasıdır. Doğru şeyleri yapmayanlar kesin olarak yok olurlar.

Aslında canlıların geneli düşünüldüğünde ataların bilinçli olarak yaptığı pek bir şey de yoktur. Süreç çoğunlukla bilincin çok ötesinde, genetik kombinasyonda olup biter. Doğarsın ve bakarsın ki ölümüne bir yarışın içindesin. Bu yarışta kullanacağın hiç bir özelliği sen seçmedin. Ataların da seçmedi. Atalarının seçim zannedilen davranışları dahi, DNA isimli bir biyolojik yazılımın buyrukları temelinde şekillendi. Birisi veya bir şey, gittikçe mükemmelleşen bir yazılım deneyi için start vermiş. Bu satırların yazarı dahil yaşayan hiç bir şey hariç olmamak üzere gelmiş geçmiş bütün canlılar ister istemez bu deneyin gönülsüz katılımcısıdır.

Öyle hoyrat bir deney ki, koşullar olabildiğince değişken. Deneklerin hiç biri yarın ne olacağını, koşulların ucunun nereye varacağını kestiremiyor. Yeterince müsrif. Koşullardaki ani ve köklü bir değişim yer yüzündeki canlı türlerinin tamamını silip yok edebilir. Evrim açısından ortada hiç bir sorun oluşmaz. Deney bu gezegende tekrar başlayabilir veya bir başka gezegendeki deneyden devam edilebilir. Süre sıkıntısı yok. Dile kolay, evrim diye bir şeyi fark edebilecek canlı türü üç milyar yılda ortaya çıkmış. Olsun ! Bir üç milyar yıllık serüven daha başlatılabilir.

Şimdilerde bazıları, insanın genetiğe müdahale ederek evrimi kontrol edebileceğini söylüyor. Halbuki, genlere müdahale yeni bir şey değil. Bu, üç milyar yıldır başka başka şekillerde oluyor zaten. Sorun şurada, sen bu yarışı durdurabiliyor musun ?

Varsan, yarış bitmemiş demektir.

Evrimin kontrolü, onu başlatanın elindedir. Bu bir kanun. Bunu kim yazdı ? Sebep sonuç silsilesi içerisinde bir şeyin varlığını mutlaka bir başka şeyin sonucuna bağlayan nedensellik kanununun sahibi kim ?

Ardışık etkileşim (etki – tepki yani yeni bir etki) akışının düğmesine kim bastı ? Evrimi kontrol edebilmen için etkiye karşı tepki olmamalı. Sebep varken sonuç çıkmamalı. Etkisiz olarak var olan herhangi bir şey var mı ?

Evrim, canlılarla başlayan bir süreç olamaz. Fakat biz evrimi canlılar üzerinden kavradık. Var olan her şeyin bir sebep sonuç / etki tepki düzleminde akışına dair temel kural, canlılar için bizim adına evrim dediğimiz alt kurallar ve görünümler geliştirmiş olabilir.

Moleküller, atomlar ve atom altı parçacıklar aleminde canlı ile cansız arasında bir fark yoktur. Ya varsın, ya yoksun. Varsan, sonuç doğurursun. Varlığın, sıradaki sonucun sebebidir.

Bir hücre niçin yaşamayı ister ve varlığını sürdürür sorusunun cevabıyla örneğin yer çekimi neden vardır sorusunun cevabının çok ilintili olduğunu düşünüyorum. Her ikisi de hem birer sebep, hep birer sonuç olarak ortadadır. Şeyler ve kurallar da sebep sonuç dizisindedir. Böylelikle bir şey bir başka şeyi, bir kural bir başka kuralı meydana getirir. Canlı veya cansız… Hepsi bir evrimin içindedir. Geriye şu soru kalıyor: Sebep sonuç kuralının da bir sebebi var mı ? Soru doğrudan doğruya bir paradoksa açılır. Sebep sonuç akışının bir sebebi yani evveli olduğu anda sebep sonuç akışının başlangıcı bulunamaz. Neyse ki, bu kitabın konusu bu değil.

Kitabın konusu; canlılarda evrim olarak beliren sebep sonuç akışının, biyolojik sonuçlarından çok kültürel ve etik sonuçlarıdır. Kültürümüzü oluşturan olgular nereden çıktı ? Din, ahlak, kanunlar ve bilinç gibi soyut unsurlar ne zaman ve ne sebeple ortaya çıktı ? Bu kültürel ve etik sonuçlar, bundan sonra nelere sebep teşkil edecek ? Ve hepsinden önemlisi, insanoğlu üç milyar yıllık bu deneyimden nasıl istifade edebilir. Evrim, insanın sorunları açısından öğretici, yol gösterici olabilir mi ? Evrim sürecinde canlıların genetik kombinasyonlarındaki değişimler sonucunda ortaya çıkan çözümler, insanın veya insanlığın ihtiyaçlarına uyarlanabilir mi ? Mesela, davranışsal açıdan asosyal durumda olan bir insan, asosyalliğin getirdiği sorunları aşmak için evrimden stratejik deneyimler aşırabilir mi ? Yoksul bir ülkedeki zengin bir adam, bu avantajlı konumunu sürdürmek için ne yapmalıdır ? Evrim sürecinde bunun bir iz düşümü var mı ? Evrimin tüm canlılara şamil “ahlaksız” çözümlerini insan için ahlakileştirebilir miyiz ?

Devam Edecek

Ali Aksoy